Haftanın Kitapları: 30.07.2012

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

Hermann Hesse

Gençlik Güzel Şey

çev. Behçet Necatigil, Kâmuran Şipal

Can Yayınları, 2012, 278 s.

Az çok adından da anlaşılacağı gibi, Gençlik Güzel Şey kitabındaki öykülerde kasabada geçen çocukluk ve ilk gençlik maceraları, heyecanları anlatılıyor. Ancak her Hermann Hesse yapıtındaki gibi, başrolde yine doğa var. “Ormanda uzun yürüyüşlere çıkmaktan, kendisiyle ve doğayla baş başa kalmaktan hoşlanan, bu yolla iç dünyasını keşfetmekten hiç bıkmayan Hesse’nin çoğu eserinde olduğu gibi...” Örneğin kitaba ismini veren öyküde, gece vakti yollarda olmanın hissettirdiklerine dair şu cümleleri okuruz: “Gece vakti açık havada yollarda, suskun göğün altında, sessiz sakin akıp giden bir su başında olmak her zaman sırlarla örtülüdür ve ruhun derinliklerini harekete geçirir. Hayatın başlangıcına yaklaşmışızdır, kendimizi bitkilerle ve hayvanlarla hısım akraba hissederiz. Evlerin de, şehirlerin de henüz kurulmadığı, yersiz yurtsuz insanın ormanı, akarsuları, dağları, kurtları, atmacaları kendi benzerleri, eşit haklara sahip dostları ya da can düşmanları gibi sevdiği, nefret ettiği tarihöncesi bir hayata ilişkin belli belirsiz anılar sezinleriz. Sonra gece, hayatın toplu halde yaşanan bir şey olduğu duygusunu, bu alışılagelmiş duyguyu da uzaklaştırır; artık hiçbir ışık yanmıyorsa, hiçbir insan sesi işitilmiyorsa, henüz uyumamış kimse yalnızlığını duyar, kendini her şeyden koparılmış, bir bayına bırakılmış görür. İnsanın bu en korkunç duygusu; kurtulması imkânsız şekilde yapayalnız kalma, yapayalnız yaşama; acıyı, korkuyu, ölümü bir başına tartma, hepsine bir başına katlanma duygusu, her düşüncede usulca çınlar, sağlam kişide ve gençte bir gölge, bir ihtar; güçsüzde de bir dehşet olarak.” Benzer ama daha ayrıntılı betimlemelere ise “Güz Mevsiminde Yaya Bir Gezi” öyküsünde rastlıyoruz.

Burada bir parantez açıp şu notu da aktarabiliriz. Gençlik Güzel Şey’in bendeki daha eski baskısında (Cem Yayınevi, 1991), kitap, “Güz Mevsiminde Yaya Bir Gezi” öyküsüyle sona eriyor. Can Yayınları tarafından yapılan yeni baskıda ise bir öykü daha var: “Mermer Atölyesi.” Daha önceki baskıda “Güz Mevsiminde Yaya Bir Gezi” öyküsünün bir bölüm başlığı zannedilen “Mermer Atölyesi”, yeni baskıda düzeltilerek ayrı bir öykü olarak kitaptaki yerini almış.

Gençlik Güzel Şey’deki öykülerin önemli bir özelliği de, otobiyografik unsurlar içermeleri… Dolayısıyla bu kitap, Zeller’in Hesse biyografisiyle paralel de okunabilir. (Bernhard Zeller, Hermann Hesse, çev. Kâmuran Şipal, YKY, 2011)

Karen Blixen

Yedi Harika Hikâye

çev. Nur Beier

İletişim Yayınları, 2012, 448 s.

Karen Blixen ismi, belki Hermann Hesse kadar yakın gelmeyebilir ama özellikle belli türleri (esrarlı hikâyeleri) takip eden okurlar için Yedi Harika Hikâye kitabı, şu günlerde “harika” bir seçim olabilir!

Daha önce, her ikisi de Fatih Özgüven çevirisi olan iki kitabı yayımlanmıştı Blixen’ın. İlki, yine İletişim Yayınları tarafından 1993 yılında yayımlanan Yenilmez Köleciler; ardından 2002 yılında da Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan Ehrengard: Küçük Bir Romans. Elimizdeki yeni hikâye derlemesinin önemi ise Blixen’ın ilk defa kendi dilinden –Dancadan- Türkçeye çevrilmesi. Bu konuda çevirmenin kitabın başındaki notunu aktarabiliriz; şöyle yazmış Nur Beier: “Eserin İngilizce versiyonu, Danca metne kıyasla epey farklılıklar taşır. Karen Blixen bu eserini ilk önce İngilizce olarak yazmış ve kitabı ilk olarak Isak Dinesen adıyla Amerika’da yayımlamıştır. Blixen eseri bizzat kendisi Dancaya çevirmiştir. Yazar bu süreçte yalnız metnin İngilizcesini ‘geliştirmekle’ kalmaz, metnin bazı detaylarında değişiklikler, ufak ekleme veya eksiltmeler de yapar. Eserin İngilizce ve Danca versiyonları üzerinde kapsamlı bir karşılaştırmalı inceleme yapan Blixen uzmanı Kabell de benzeri bir sonuca ulaşır: ‘Danca metin, İngilizce metni daha genişletmiş, geliştirmiş ve netlik kazandırmıştır.’”

“Çevirmenin notu” bölümüne göz atarken, yazarın genel olarak eserleriyle ilgili söylediklerini de aktaralım Beier’in: “Blixen’ın eserleri, dini, ilahi konularda nüfuz sahibi bir hikâyeciyle (veya masalcı), zamanın merhametine sığınan, yabancılaştırılmış bir hikâyeci arasında süregiden bir diyalog olarak algılanabilir. Mitler, destanlar, masallar, efsaneler, Kentaurlar, kuş-kadınlar, ayı-adamlar, at-amazonlar ve insanla hayvan arası çeşitli yaratıklar hikâyelerin ayrılmaz parçalarıdır.”

kolektif

Klasik Gizemli Öyküler

çev. Ülkü Oyan Demirtepe

Varlık Yayınları, 2012, 112 s.

Arka kapak yazılarına genellikle şüpheyle yaklaşılır, abartılı ifadeler kullanıldığı düşünülür. Bununla birlikte Klasik Gizemli Öyküler için kullanılan şu cümleler ise, özellikle türün takipçilerinin ilgi göstermesi için yeterli: “Klasik Gizemli Öyküler gerçeğin görünenden farklı olduğuna inanan, olaylara şüpheyle yaklaşan, bilmecelere ilgi duyan ve hayatın korku uyandıran tuhaflıkları karşısında metanetini kaybetmeyen okurlarını bekliyor.” Söz konusu okur için, arka kapağını hiç çevirmeden, ön kapaktaki şu isimleri görmesi de yeterli olacaktır: Charles Dickens, R. L. Stevenson, Arthur Conan Doyle, A. M. Burrage, Arthur Porges, H. F. Arnold, Alan Austin ve Roald Dahl. Tabii daha önce bu kitabı edinmemişse… Klasik Gizemli Öyküler, daha önce (2000 yılında) Klasik Gizemli Hikâyeler adıyla Doğan Kitap tarafından yayımlanmıştı; bu yeniden basım, gözden kaçıranlar ya da sahaflarda arayıp bulamayanlar için…